SON DAKİKA: 17 günlük tam kapanma! Başkan Recep Tayyip Erdoğan'dan önemli açıklamalar: Aşı tedariğinde sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Hazreti Ali Camii'nde kıldığı Cuma namazı sonrası açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan, aşı tedarikinde sıkıntı olmadığını ve olmayacağıı söyledi. Erdoğan, yerli aşının hazır olacğaı tarihi belirtirken, Sputnik V'den yüklü miktarda beklediklerini ifade etti. Erdoğan, Kıbrıs sorunu için düzenlenen gayri resmi BM zirvesine değindi, "Güney Kıbrıs'a güvenmiyorum, bunlar

SON DAKİKA: 17 günlük tam kapanma! Başkan Recep Tayyip Erdoğan'dan önemli açıklamalar: Aşı tedariğinde sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum
30 Nisan 2021 - 19:18 - Güncelleme: 30 Nisan 2021 - 20:51

Başkan Erdoğan Cuma namazı müjdeledi! Yerli aşının üretim tarihini verdi

Giriş Tarihi: 30.04.2021  13:55 Güncelleme Tarihi: 30.04.2021  15:52

Son dakika haberine göre… Başkan  Cuma namazı sonrası gündeme dair açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan, "Aşı tedariği konusunda bir sıkıntı yaşanacağını kabul etmiyorum. Yerli aşıyla da şu an üniversitelerimiz, bazı ilaç firmalarımız yoğun bir çalışmanın içindeler. Bana öyle geliyor ki onların bana verdikleri söze dayanarak konuşuyorum Eylül - Ekim gibi onların da üretime geçeceğine inanıyorum." dedi.

Başkan Erdoğan Cuma namazı müjdeledi! Yerli aşının üretim tarihini verdi

Son dakika haberine göre… Başkan  Cuma namazı sonrası gündeme dair açıklamalarda bulunuyor. Başkan Erdoğan, "Aşı tedariği konusunda bir sıkıntı yaşanacağını kabul etmiyorum" dedi.

SON DAKİKA: 17 günlük tam kapanma! Başkan 'dan önemli açıklamalar: Aşı tedariğinde sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum

Son dakika haberleri...  koronavirüsle mücadele kapsamında 17 günlük tam kapanamaya girdi. Tam kapanmanın ilk gününde Cuma namazı çıkışı Başkan  birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, aşı tedariğinde bir sorun olmadığını belirtti ve "Aşı tedariğinde ben herhangi bir sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum. Elimizde yeterince aşımız var. Yeterli derecede var. 'dan şu anda yine yaptığımız görüşmelerle  inşallah geliyor, gelecek." dedi. Erdoğan Yerli aşının da Eylül-Ekim ayı gibi üretime geçeceğini sözlerine ekledi.

Başkan Erdoğan'dan önemli açıklamalar

Son dakika haberleri... Türkiye koronavirüsle mücadele kapsamında 17 günlük tam kapanamaya girdi. Tam kapanmanın ilk gününde Cuma namazı çıkışı Başkan Recep Tayyip Erdoğan önemli açıklamalarda bulundu.

"Aşı tedariğinde ben herhangi bir sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum. Elimizde yeterince aşımız var. Yeteri derecede var. Rusya'dan şu anda yine yaptığımız görüşmelerle Sputnik aşısı inşallah geliyor, gelecek.

Hatta gerekirse sayın Başkan ile de görüşmemizi yapacağız. Ben sayın Putin ile yapacağımız görüşmeden de ciddi bir miktarda Sputnik aşısı inşallah gelecek.

AŞI TEDARİĞİNDE SIKINTI VAR MI?
Aşılama sürecinin seyrine ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, "Aşı tedarikinde ben herhangi bir sıkıntı yaşayacağımızı kabul etmiyorum. Şu anda bir defa elimizde zaten aşımız var, yeteri derecede var. Rusya'dan şu anda yine yaptığımız görüşmelerle Sputnik aşısı inşallah geliyor, gelecek." diyerek yanıt verdi.

Erdoğan, görüşmelerin yapıldığını, gerekirse Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile de görüşme yapacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: "Yani ben Sayın Putin ile yapacağımız görüşmeden de bu işle ilgili çok ciddi bir miktarda Sputnik aşısı inşallah Rusya'dan gelecek. Bu arada Biontech Almanya'dan onun verilmiş sözü var, o da inşallah gelecek.

Bazı ihtimaller diyorum çünkü görüşmeyi henüz yapmadım ama (Çin Devlet Başkanı) Şi Cinping ile de bizim önümüzdeki ayın ilk yarısında bu konuyla ilgili bir görüşmemiz olacak. Oradan da tekrar ciddi bir miktarda aşının gelmesiyle zaten bu sayıyı yakalamış olacağız. Yani ben inşallah fevkalade bir durum olacağına inanmıyorum."

YERLİ AŞI NE ZAMAN?
Yerli aşının ne zaman kullanıma sunulacağına ilişkin soruya da Erdoğan, yerli aşı konusunda şu anda üniversitelerin, bazı ilaç firmalarının yoğun bir çalışmanın içerisinde olduklarını belirterek, "Yani bana öyle geliyor ki onların bana verdikleri söze dayanarak konuşuyorum, eylül-ekim gibi onların üretime geçeceğine inanıyorum.

Üniversitelerimizin Erciyes gibi, aynı şekilde Ankara'daki üniversitelerimiz onların çalışmaları var ve büyük ihtimalle eylül-ekim gibi oralardan da inşallah aşılarımız üretime geçmiş olacak." değerlendirmesinde bulundu.

"DÜRÜST DAVRANMADIKLARI SÜRECE BUNLARLA ANLAŞMAYA VARMAK MÜMKÜN DEĞİL"
Cenevre'deki Kıbrıs görüşmelerine ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, şunları kaydetti: "Ben Güney Kıbrıs'a güvenmiyorum, inanmıyorum, onlar hiçbir zaman dürüst davranmadılar. Doğru konuşmadılar. Şimdi 2-3 ay sonrasına atıldı. Ben yine bir netice alınabileceğine ihtimal vermiyorum. Çünkü dürüst değiller. Bunlar Bürgenstock Zirvesi'nde yapmış olduğumuz görüşmede de yalan söylediler, aldattılar ve onun neticesinde yapılan referanduma da saygı duymadılar.

Kuzey yüzde 65 evet derken, güney tam aksine bir o kadar hayır dedi. Bunlar yalancı, dürüst değil. Şimdi yine aynı şeyleri yapıyorlar. Geçenlerde biliyorsunuz bazı görüşmeler dışişleri bakanlarımızın arasında yapıldı. Yine geldiler farklı farklı şeyler söylüyorlar. Dürüst davrandıkları zaman bizden dürüstlüğü görecekler ama dürüst davranmadıkları sürece de bunlarla bir anlaşmaya varmak mümkün değil."

Son dakika: Erdoğan yerli aşı için tarihi duyurdu! Biontech ve Sputnik geliyor

CENEVRE ZİRVESİ: GÜNEY KIBRIS'A GÜVENMİYORUM

Güney Kıbrıs'a güvenmiyorum. Onlar hiçbir zaman dürüst davranmadılar. Bunlar Bürgenstock zirvesindeki görüşmede de yalan söylediler, aldattılar. Bunlar yalancı. Dürüst değil. Şimdi yine aynı şeyi yapıyorlar. Bazı görüşmeler Dışişleri Bakanlarımız arasında yapıldı. Yine geldiler, farklı farklı şeyler söylüyorlar.

17 GÜNLÜK TAM KAPANMADA NEREDE?
Erdoğan, tam kapanma döneminde İstanbul'da kalıp kalmayacağına ilişkin soru üzerine de, "Şu anda daha henüz kesin kararımı vermedim ama buralardayım. En kötü ihtimalle Türkiye'deyim." dedi.

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Giriş Tarihi: 25.04.2021  10:52 Güncelleme Tarihi: 25.04.2021  11:38
Zeytin yaprağının vücudu koronavirüse karşı korumada ve hastalığın tedavisinde etkinliği araştırıldı. Türkiye'de 3 üniversite ve 3 devlet hastanesinden 15 hekimin katılımıyla gerçekleşen çalışma, demleme zeytin yaprağı çayının vücudun savunma sisteminin bazı hücrelerini aktive ettiği ve gücünü artırdığını gösterdi. Araştırma ekibinde yer alan Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, "Zeytin yaprağı çayının koronavirüsün hem tedavisi hem önlenmesinde koruyucu etkisi olacağı gördük. Sabah 1, akşam 1 fincan şeklinde günde 2 kez tüketilebilir" dedi.

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Vücüdu koronavirüse karşı korumada doğal tedavilerin rolü araştırılıyor. Zeytin yaprağı çayı da bu doğal tedavilerden biri. Bu çayın bağışıklık sistemini desteklediği biliniyordu. Türkiye'den bir grup bilim insanı bu etkinliği laboratuvar ortamında araştırdı. Türkiye'de 3 üniversite ve 3 devlet hastanesinden 15 hekimin katılımıyla gerçekleşen çalışma, demleme zeytin yaprağı çayının laboratuvar ortamında vücudun savunma sisteminin bazı hücrelerini (lökositlerin bazılarını) aktive ettiği ve gücünü artırdığını gösterdi.

"SAĞLIK BAKANLIĞI ONAYI İLE KLİNİK BOYUTU ARAŞTIRILIYOR"

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Çalışma ekibinde yer alan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, "Bu bir laboratuvar çalışmasıydı ve bu çalışmalar her zaman birebir kliniğe yansımaz. O nedenle şu anda da araştırmanın 2'nci ayağı olarak zeytin yaprağı çayını hastalara veriyoruz. Hastalık öncesinde hastalığa yakalanmayı azaltıp azaltmadığı araştırılıyor. Sağlık Bakanlığı onayı ile birlikte şu anda araştırmanın klinik boyutu araştırılıyor" diye konuştu.

"İLK SONUÇLAR BİZİM İÇİN BİR UMUT IŞIĞI OLDU"

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Laboratuvar sonuçlarına göre araştırmanın başarılı olduğunu aktaran Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, "Kısmi de olsa zeytin yaprağı çayının vücutta bir fark oluşturduğunu gördük. Ama çalışma sona ermeden sonuçlar hakkında kesin bir yorum yapmak mümkün değil. İlk sonuçlar bizim için bir umut ışığı oldu. Zeytin yaprağı çayının usulüyle yapıldığında kısmen de olsa koronavirüsün hem tedavisi hem önlenmesinde koruyucu etkisi olacağı gördük. Laboratuvar çalışmalarında bu çayın savunma sistemi hücrelerindeki etkisine bakıldı. Lökositlerin makrofaj aktivitesini (bağışıklık sistemi üzerinde etki) kısmen de olsa etkilediğini ve gücünü artırdığını gördük. İlk çalışma ayrı ikinci çalışma ise ayrı yayın şeklinde olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

ZEYTİN YAPRAĞI ÇAYI NASIL TÜKETİLMELİ?

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Çalışmada zeytin yaprağı çayının demleme şeklinde yapıldığını anlatan Prof. Dr. Akkoyunlu, "1 fincan kaynar suya 1 tatlı kaşığı kadar öğütülmüş zeytin yaprağını atıyorsunuz. 10 dakika demlendikten sonra tüketiyorsunuz. Sabah 1, akşam 1 fincan şeklinde günde 2 kez tüketilebilir. İnsanlar her gün sıcak içecek tüketiyor. Akşamları siyah çay tüketiliyor. Bunun yerine özellikle şu dönemde zeytin yaprağı çayını tüketebilirsiniz. Bunun yanında kekik çayı da aynı şekilde demlenerek tercih edilebilir" önerisinde bulundu.

İLAÇ ATIKLARI VE KATKI MADDELERİNE DİKKAT

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Türk hekimler araştırdı: Zeytin yaprağı çayı koronavirüs tedavisinde umut oldu

Zeytin yaprağının vücudu koronavirüse karşı korumada ve hastalığın tedavisinde etkinliği araştırıldı. Türkiye'de 3 üniversite ve 3 devlet hastanesinden 15 hekimin katılımıyla gerçekleşen çalışma, demleme zeytin yaprağı çayının vücudun savunma sisteminin bazı hücrelerini aktive ettiği ve gücünü artırdığını gösterdi. Araştırma ekibinde yer alan Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, "Zeytin yaprağı çayının koronavirüsün hem tedavisi hem önlenmesinde koruyucu etkisi olduğunu gördük. Sabah 1, akşam 1 fincan şeklinde günde 2 kez tüketilebilir" dedi.Türk hekimler araştırdı: Zeytin yaprağı çayı koronavirüs tedavisinde umut oldu

Zeytin yaprağı çayının koronavirüsün hem tedavisi hem önlenmesinde koruyucu etkisi olduğu belirtildi.Vücudu koronavirüse karşı korumada doğal tedavilerin rolü araştırılıyor. Zeytin yaprağı çayı da bu doğal tedavilerden biri. Bu çayın bağışıklık sistemini desteklediği biliniyordu. Türkiye'den bir grup bilim insanı bu etkinliği laboratuvar ortamında araştırdı. Türkiye'de 3 üniversite ve 3 devlet hastanesinden 15 hekimin katılımıyla gerçekleşen çalışma, demleme zeytin yaprağı çayının laboratuvar ortamında vücudun savunma sisteminin bazı hücrelerini (lökositlerin bazılarını) aktive ettiği ve gücünü artırdığını gösterdi.

SAĞLIK BAKANLIĞI ONAYI İLE KLİNİK BOYUTU ARAŞTIRILIYOR"

Çalışma ekibinde yer alan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, "Bu bir laboratuvar çalışmasıydı ve bu çalışmalar her zaman birebir kliniğe yansımaz. O nedenle şu anda da araştırmanın 2'nci ayağı olarak zeytin yaprağı çayını hastalara veriyoruz. Hastalık öncesinde hastalığa yakalanmayı azaltıp azaltmadığı araştırılıyor. Sağlık Bakanlığı onayı ile birlikte şu anda araştırmanın klinik boyutu araştırılıyor" diye konuştu.

DHA"İLK SONUÇLAR BİZİM İÇİN BİR UMUT IŞIĞI OLDU"

Laboratuvar sonuçlarına göre araştırmanın başarılı olduğunu aktaran Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu, "Kısmi de olsa zeytin yaprağı çayının vücutta bir fark oluşturduğunu gördük. Ama çalışma sona ermeden sonuçlar hakkında kesin bir yorum yapmak mümkün değil. İlk sonuçlar bizim için bir umut ışığı oldu. Zeytin yaprağı çayının usulüyle yapıldığında kısmen de olsa koronavirüsün hem tedavisi hem önlenmesinde koruyucu etkisi olacağı gördük. Laboratuvar çalışmalarında bu çayın savunma sistemi hücrelerindeki etkisine bakıldı. Lökositlerin makrofaj aktivitesini (bağışıklık sistemi üzerinde etki) kısmen de olsa etkilediğini ve gücünü artırdığını gördük. İlk çalışma ayrı ikinci çalışma ise ayrı yayın şeklinde olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

DHAZEYTİN YAPRAĞI ÇAYI NASIL TÜKETİLMELİ?

Çalışmada zeytin yaprağı çayının demleme şeklinde yapıldığını anlatan Prof. Dr. Akkoyunlu, "1 fincan kaynar suya 1 tatlı kaşığı kadar öğütülmüş zeytin yaprağını atıyorsunuz. 10 dakika demlendikten sonra tüketiyorsunuz. Sabah 1, akşam 1 fincan şeklinde günde 2 kez tüketilebilir. İnsanlar her gün sıcak içecek tüketiyor. Akşamları siyah çay tüketiliyor. Bunun yerine özellikle şu dönemde zeytin yaprağı çayını tüketebilirsiniz. Bunun yanında kekik çayı da aynı şekilde demlenerek tercih edilebilir" önerisinde bulundu.

Aşırı ve uygunsuz tüketim uyarısında bulunan Prof. Dr. Akkoyunlu şunları söyledi:

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

"Fazla tüketim vücutta toksik etkilere neden olabilir. O nedenle aşırıya kaçmadan, dozu ayarlanmış 1 tatlı kaşığı geçmeyecek ve sabah-akşam bir fincanı geçmeyecek şekilde tüketilebilir. Eğer uygun bir şekilde toplanmamış ve kurutulmamışsa bu ürünlerde küf oluşumu gerçekleşir. Bu da aflatoksin gibi karaciğerde kansere neden olabilecek düzeyde üremelere neden olabilir. Mantar üremeleri gelişebilir. O nedenle merdiven altı olmayan güvenilir işletmelerden bu ürünleri temin etmelisiniz. Burada marka ve sertifika çok önemli. CE ve TES sertifikalarına dikkat edilmesini öneririm.

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Özellikle ilaç atıklarının ve katkı maddelerinin bu üründe olmaması gerekiyor. Özel olarak toplanması gerekiyor ve alerjik reaksiyonlar oldukça önemli. Alerjik reaksiyonu olan kişilerin bu ürünlere dikkat etmesi gerekir."

Türk hekimler araştırdı; Koronavirüs tedavisinde yeni umut! Zeytin yaprağı...

Akkoyunlu, son olarak zeytin yaprağı çayının laboratuvarda 1 haftalık etkisinin gözlendiğini ancak insanlar üzerindeki koruyuculuğu etkisinin ne kadar olacağının henüz araştırma konusu olduğunu belirtti.

SON DAKİKA: “Zap’ta boğuldu” diye taziye çadırı kurulan Hamza Adıyaman'ı PKK'nın kaçırdığı ortaya çıktı
Giriş Tarihi: 6.4.2021  07:01 Son Güncelleme: 6.4.2021  07:25
Son dakika haberi! Çocuklarının ’nda boğulduğu söylenen Hakkârili aile, örgütün servis ettiği videoda oğullarının örgüt kampında olduğunu öğrendi. Adıyaman ailesi, 5 yıldır evlatları için mücadele veriyor. Kaçırıldığı günden bu yana çocuğundan haber alamadığını belirten Adıyaman, "Çocuğumuzu istiyoruz. Daha 9 yaşındayken götürdüler. 5 yıldır nasıl yatıp kalkıyoruz, nasıl yaşıyoruz bilmiyoruz. Bu çocuğun eline silah verilir mi? Bu nasıl bir vicdansızlıktır" diyerek tepki gösterdi.

“Zap’ta boğuldu” dediler PKK kampında çıktı

Hakkâri'nin merkeze bağlı Kırıkdağ köyünde 9 Mart 2016'da kaybolan ve "Zap Suyu'nda boğuldu" denilen Hamza Adıyaman'ın ailesi, bir süre sonra çocuklarının terör örgütü PKK tarafından kaçırıldığını öğrendi. Çocuklarını aramak için Irak'ın kuzeyine giden acılı anne ve baba, günlerce izini sürdükleri Hamza'yı alamadan dönmek zorunda kaldı.

Evlatlarına kavuşmak için mücadele eden aile, oğullarını, Suriye'de terör örgütü PKK/YPG kampında teröristlerce silah eğitimi verilen çocukların görüntüleri arasında tespit etti. Hamza'yı terör örgütünün elinden kurtarmak için her yolu deneyen aile, bu kez, çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eyleminde seslerini yükseltti. Diyarbakır, Hakkâri ve Van'da HDP il binaları önündeki eylemlere katılan aile, çocuklarına seslenerek dönmesi için çağrıda bulunuyor.



ÖLDÜ DİYE TAZİYE ÇADIRI KURDUK
İlkokul öğrencisi oğlu Hamza'nın okul çıkışında kaybolduğunu belirten baba Adnan Adıyaman, kendilerine oğullarının top oynarken Zap Suyu'na düşerek kaybolduğunun söylendiğini anlattı. "Bir ay boyunca Zap Suyu'nda çocuğumuzu aradık. Bulamayınca da ümidimizi kesip 'öldü' diye taziye kurduk" diyen Adıyaman, "5-6 ay sonra çocuğumun videosunu gördük. Bir kampta eğitim veriliyordu. Hayatta olduğunu öğrenince tekrar aramaya gittik. Irak'a gittik, birçok yerde aradık ama çocuğumu bana göstermediler" ifadelerini kullandı.

"BU NASIL BİR VİCDANSIZLIKTIR"
Sabah'ta yer alan habere göre, kaçırıldığı günden bu yana çocuğundan haber alamadığını belirten Adıyaman, "Kuzey Irak'ta çocuğumu Hakurk'taki PKK'lıların içinde gördüm. 'Bu benim çocuğum' diye bağırdım, onu oradan kaçırdılar. Ondan sonra da ne yaptıysak çocuğumuzu bulamadık. İki yıl sonra bize mektup geldi. Mektup Suriye'den gelmişti, Kamışlı'da bir evde olduğu yazılmıştı.

Biz de mektubu devlete götürdük. Çocuğumuzu istiyoruz. Daha 9 yaşındayken götürdüler. 5 yıldır nasıl yatıp kalkıyoruz, nasıl yaşıyoruz bilmiyoruz. Bu çocuğun eline silah verilir mi? Bu nasıl bir vicdansızlıktır" diyerek tepki gösterdi.

EVLAT NÖBETİNDE 581'İNCİ GÜN
Bu arada çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin, 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi de dün 581'inci gününü geride bıraktı. Aileler evlat nöbetini kararlılıkla sürdürüyor.

"Zap’ta boğuldu" dedikleri Hamza Adıyaman PKK kampında çıktı
Son dakika haberine göre; 'nin merkeze bağlı Kırıkdağ köyünde 9 Mart 2016'da kaybolan ve "'nda boğuldu" denilen Hamza Adıyaman'ın  kampında olduğu ortaya çıktı. Adıyaman ailesi, 5 yıldır evlatları için mücadele veriyor.
Zap’ta boğuldu dedikleri Hamza Adıyaman PKK kampında çıktı

'nin merkeze bağlı Kırıkdağ köyünde 9 Mart 2016'da kaybolan ve "'nda boğuldu" denilen Hamza Adıyaman'ın ailesi, bir süre sonra çocuklarının terör örgütü  tarafından kaçırıldığını öğrendi. Çocuklarını aramak için 'ın kuzeyine giden acılı anne ve baba, günlerce izini sürdükleri Hamza'yı alamadan dönmek zorunda kaldı.

Evlatlarına kavuşmak için mücadele eden aile, oğullarını, 'de terör örgütü PKK/YPG kampında teröristlerce silah eğitimi verilen çocukların görüntüleri arasında tespit etti. Hamza'yı terör örgütünün elinden kurtarmak için her yolu deneyen aile, bu kez, çocuklarının dağa kaçırılmasından 'yi sorumlu tutan  annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eyleminde seslerini yükseltti. Diyarbakır,  ve 'da HDP il binaları önündeki eylemlere katılan aile, çocuklarına seslenerek dönmesi için çağrıda bulunuyor.



ÖLDÜ DİYE TAZİYE ÇADIRI KURDUK

"BU NASIL BİR VİCDANSIZLIKTIR"



Biz de mektubu devlete götürdük. Çocuğumuzu istiyoruz. Daha 9 yaşındayken götürdüler. 5 yıldır nasıl yatıp kalkıyoruz, nasıl yaşıyoruz bilmiyoruz. Bu çocuğun eline silah verilir mi? Bu nasıl bir vicdansızlıktır" diyerek tepki gösterdi. Bu arada çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin, 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eylemi de dün 581'inci gününü geride bıraktı. Aileler evlat nöbetini kararlılıkla sürdürüyor.Boğuldu dediler PKK kampından çıktı"BOĞULDU" DEDİLER PKK KAMPINDAN ÇIKTI

Son dakika: PKK/KCK'ya İstanbul'da gece yarısı operasyonu

'da son dakika: Kan donduran tecavüz çığlığı!

Giriş Tarihi: 4.1.2021  07:35 Son Güncelleme: 4.1.2021  08:13

SON DAKİKA: Terör örgütü PKK'dan kaçan kadın teröristten kan donduran itiraflar: Tecavüz edip ölümle tehdit ettiler

Son dakika haberi! 2013'te PKK'ya katılan B.T. kod adlı kadın terörist, Türk güvenlik güçlerine teslim oldu ve verdiği ifadelerde; örgüt içindeki iğrenç tecavüz olaylarını da ifşa etti. Örgüte katıldığı 45'inci günde, banyo yapmak için kullandıkları dere yatağındayken kendilerinden sorumlu '' kod adlı terörist 'ın tecavüzüne uğradığını anlatan B.T., "Terörist Aslan Kalkan bana saldırarak tecavüz etti. Bağırışlarıma kimse gelmedi. Silahla Kalkan'ı ayağından vurdum. Örgüt üst yönetimi olayı anlattığımda beni öldürmekle tehdit etti. 4 yıl sonra mevzide yalnızken 'in tecavüzüne uğradım." dedi.

Sabah

PKK'da kan donduran tecavüz çığlığı

2013'te PKK'ya katılan B.T. kod adlı kadın terörist, Türk güvenlik güçlerine teslim oldu ve verdiği ifadelerde; örgüt içindeki iğrenç tecavüz olaylarını da ifşa etti. Örgüte katıldığı 45'inci günde, banyo yapmak için kullandıkları dere yatağındayken kendilerinden sorumlu 'Yusuf Zerdeş' kod adlı terörist Aslan Kalkan'ın tecavüzüne uğradığını anlatan B.T., daha sonra ise, yine İnterpol tarafından Kırmızı Bültenle aranan terörist 'Baver Dersim' kod adlı Süleyman Şahin tarafından tekrar tecavüze uğradığını, bu nedenle aşırı kanama yaşadığını, hastalığının aylarca sürdüğünü, tedavi olmasına izin verilmediğini de anlattı.

B.T., hastalığının ilerlemesiyle Suriye'de gönderildiği hastanede kaçış planı yaparak örgütten kaçtı. İşte B.T.'nin, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne verdiği ifadesinden alıntılar:

Mayıs 2013'te Gare Alanı/Biye bölgesinde 20 erkek, 7 kadın örgüt eğitimi alıyorduk. 45. Günde derede banyo yapacağım sırada bizden sorumlu 'Yusuf Zerdeş' kod adlı örgüt mensubu Aslan Kalkan, tek başına dere yatağına gelerek tecavüz etmek için bana saldırdı.

ZERDEŞ BANA TECAVÜZ ETTİ
Bağırışlarıma korkudan hiç kimse gelmedi. Zerdeş bana tecavüz etti. Beni bıraktığında ona ait silahı alarak onu ayağından vurdum. Bu olayı örgütün üst yönetimine bildirdiğimde yanımda tanık olmasına rağmen kimse inanmadı. Hatta bu olayı kimseye söylemememi, söylersem beni öldüreceklerini söylediler. Bu olayın ben istediğim için olduğu yalanını bana dayatmaya çalıştılar. Ağustos 2017'de 8 ay boyunca eğitimler aldım. Nöbet tuttum. ABD'nin gönderdiği silahları konumlandırdım ve mevzi yapım işlerine katıldım.

ELEBAŞI ŞAHİN TECAVÜZ ETMEK İÇİN BANA SALDIRDI
Mervan Taburunda mevzide beklerken 'Baver Dersim' kod adlı kırmızı bültenle aranan örgüt elebaşı Süleyman Şahin birlikte geldiği korumalarını gönderdikten sonra tek olduğumu anlayınca tecavüz etmek üzere bana saldırdı. Karşı koydum ancak bana vurması üzerine baygınlık geçirdim. Kendime geldiğimde KDP'ye ait hastanede olduğumu, örgüt mensubunun bana tecavüz ettiğini ve aşırı derecede kanamam olduğunu gördüm. Doktorlar yapabilecekleri bir şeyleri olmadığını Kerkük'teki başka bir hastaneye gittim. Tedavi sonrası döndüm ama kanamalarım devam ediyordu ve korkumdan önce kimseye tecavüze uğradığımı söyleyemedim.

KAÇIŞ PLANI YAPTIM
Bir türlü iyileşemedim. Hastalığımı söylediğimde kimse bana inanmadı. Yoğun kanamalarımın devam etmesi ve sık sık baygınlık geçirmemden dolayı Suriye Derik'e tedaviye gönderildim. Temmuz 2018'de hastalığımın çok ciddi olduğu, tedavime daha iyi bir hastanede devam edilmesi gerektiği aksi takdirde öleceğimi söylediler. Rejim güçlerine ait Şam'daki hastaneye kargo tipi uçakla gönderildim. 15 ay hasta bakım evinde kaldım. Ocak 2020'de örgüte ait hastanede kaçış planı yapmaya başladım. Şengal'deki hastanede tedavim sürerken burada güvenliğin zayıf olduğunu gördüm. Tanımadığım bir köylünün evine giderek telefonunu istedim ve Almanya'daki annemi arayarak kaçtığımı, kurtulmak istediğimi söyledim. 10 ay boyunca annemin gönderdiği parayla Zaho'da saklandım. Türk güvenlik güçlerinin ikna çalışmaları sonucu Türkiye'ye teslim olmaya karar vererek KDP güçlerine tekrardan teslim oldum. 23 Aralık 2020'de Türk güvenlik güçlerine Habur kapısında teslim edildim...

PKK kampında uğradığı tecavüzü anlattı!ŞİKAYETÇİYİM
B.T örgütten kaçmak isteyen birçok insan olduğunu ancak korkudan bunu yapamadıklarını söyleyerek "Fakat benim gibi ilk fırsat bulduğunda pekçok örgüt mensubu kaçıyor. Bana tecavüz eden 2 teröristle ilgili davacı ve şikayetçiyim" dedi.

'da son dakika: Kan donduran tecavüz çığlığı!

Son dakika haberi! Terör örgütünden kaçan B.T. isimli kadın üst üste yaşadığı tecavüz olaylarını anlattı. İfadesinde kan donduran detaylayın olduğu B.T. tecavüze uğradıktan sonra yaşadıklarını da bir bir aktardı. B.T. "Örgütteki eğitimimin 45'inci gününde derede yıkanırken bizden sorumlu terörist  bana saldırarak tecavüz etti. Bağırışlarıma kimse gelmedi. Silahla Kalkan'ı ayağından vurdum" dedi. İşte o anlarda ve sonrasında yaşananlara dair kaçarak güvenlik güçlerine sığınan teröristin son dakika ifadesi

PKK'da son dakika: Kan donduran tecavüz çığlığı!

PKK'da son dakika haberi ve kan donduran tecavüz çığlığı! Terör örgütünden kaçan kadın yaşadığı cinsel saldırıları tek tek anlattı. İşte ilk uğradığı tecavüz ve örgüt yöneticilerinin adeta sıraya geçerek uyguladıkları cinsel saldırıların anlatıldığı o ifade:

"Örgütteki eğitimimin 45'inci gününde derede yıkanırken bizden sorumlu terörist Aslan Kalkan bana saldırarak tecavüz etti. Bağırışlarıma kimse gelmedi. Silahla Kalkan'ı ayağından vurdum. Örgüt üst yönetimi olayı anlattığımda beni öldürmekle tehdit etti. 4 yıl sonra mevzide yalnızken Süleyman Şahin'in tecavüzüne uğradım. Tecavüz sonrası hastalandım. Uzun süre tedavime izin verilmedi. Hastalığımın ciddi olduğu ortaya çıkınca Suriye'de bir hastaneye gönderildim. Fırsatını bulunca da kaçtım"

İşte kan donduran cinsel saldırılar ve silahların konuştuğu tecavüz sonrası anlar;

2013'TE KATILDIĞI ÖRGÜTÜN GERÇEK YÜZÜYLE DEREDE TECAVÜZ İLE TANIŞTI!

Bundan 8 yıl önce 2013'te PKK'ya katılan B.T. kod adlı kadın terörist, Türk güvenlik güçlerine teslim oldu ve verdiği ifadelerde; örgüt içindeki iğrenç tecavüz olaylarını da ifşa etti. Örgüte katıldığı 45'inci günde, banyo yapmak için kullandıkları dere yatağındayken kendilerinden sorumlu 'Yusuf Zerdeş' kod adlı terörist Aslan Kalkan'ın tecavüzüne uğradığını anlatan B.T., daha sonra ise, yine İnterpol tarafından Kırmızı Bültenle aranan terörist 'Baver Dersim' kod adlı Süleyman Şahin tarafından tekrar tecavüze uğradığını anlattı.

İKİNCİ TECAVÜZ VE AŞIRI KANAMA İLE ÖLÜMÜN EŞİĞİNE GELİŞ

İkinci kez tecavüze uğraması nedeniyle aşırı kanama yaşadığını, hastalığının aylarca sürdüğünü, tedavi olmasına izin verilmediğini de anlattı. B.T., hastalığının ilerlemesiyle Suriye'de gönderildiği hastanede kaçış planı yaparak örgütten kaçtı. İşte B.T.'nin, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne verdiği ifadesinden alıntılar:

7 KADIN EĞİTİM ALIYORDUK, BANYO İÇİN DEREYE GİRDİĞİMİZDE...
Mayıs 2013'te Gare Alanı/Biye bölgesinde 20 erkek, 7 kadın örgüt eğitimi alıyorduk. 45. Günde derede banyo yapacağım sırada bizden sorumlu 'Yusuf Zerdeş' kod adlı örgüt mensubu Aslan Kalkan, tek başına dere yatağına gelerek tecavüz etmek için bana saldırdı. Bağırışlarıma korkudan hiç kimse gelmedi. Zerdeş bana tecavüz etti.

KALKAN'I VURDUM!

Beni bıraktığında ona ait silahı alarak onu ayağından vurdum. Bu olayı örgütün üst yönetimine bildirdiğimde yanımda tanık olmasına rağmen kimse inanmadı. Hatta bu olayı kimseye söylemememi, söylersem beni öldüreceklerini söylediler. Bu olayın i ben istediğim için olduğu yalanını bana dayatmaya çalıştılar. Ağustos 2017'de 8 ay boyunca eğitimler aldım. Nöbet tuttum.

DAHA SONRA SÜLEYMAN ŞAHİN GELDİ!

ABD'nin gönderdiği silahları konumlandırdım ve mevzi yapım işlerine katıldım. Mervan Taburunda mevzide beklerken 'Baver Dersim' kod adlı kırmızı bültenle aranan örgüt elebaşı Süleyman Şahin birlikte geldiği korumalarını gönderdikten sonra tek olduğumu anlayınca tecavüz etmek üzere bana saldırdı. Karşı koydum ancak bana vurması üzerine baygınlık geçirdim.

KENDİME GELDİĞİMDE HER YER KANDI

Kendime geldiğimde KDP'ye ait hastanede olduğumu, örgüt mensubunun bana tecavüz ettiğini ve aşırı derecede kanamam olduğunu gördüm. Doktorlar yapabilecekleri bir şeyleri olmadığını Kerkük'teki başka bir hastaneye gittim. Tedavi sonrası döndüm ama kanamalarım devam ediyordu ve korkumdan önce kimseye tecavüze uğradığımı söyleyemedim. Bir türlü iyileşemedim. Hastalığımı söylediğimde kimse bana inanmadı.

ÖLMEK ÜZEREYKEN SURİYE'DE BİR HASTANEYE GÖTÜRÜLDÜM

Yoğun kanamalarımın devam etmesi ve sık sık baygınlık geçirmemden dolayı Suriye Derik'e tedaviye gönderildim. Temmuz 2018'de hastalığımın çok ciddi olduğu, tedavime daha iyi bir hastanede devam edilmesi gerektiği aksi takdirde öleceğimi söylediler. Rejim güçlerine ait Şam'daki hastaneye kargo tipi uçakla gönderildim. 15 ay hasta bakım evinde kaldım.

TECAVÜZLER SONRASI KAÇIŞ PLANI

Ocak 2020'de örgüte ait hastanede kaçış planı yapmaya başladım. Şengal'deki hastanede tedavim sürerken burada güvenliğin zayıf olduğunu gördüm. Tanımadığım bir köylünün evine giderek telefonunu istedim ve Almanya'daki annemi arayarak kaçtığımı, kurtulmak istediğimi söyledim. 10 ay boyunca annemin gönderdiği parayla Zaho'da saklandım. Türk güvenlik güçlerinin ikna çalışmaları sonucu Türkiye'ye teslim olmaya karar vererek KDP güçlerine tekrardan teslim oldum. 23 Aralık 2020'de Türk güvenlik güçlerine Habur kapısında teslim edildim...

ŞİKAYETÇİYİM: B.T örgütten kaçmak isteyen birçok insan olduğunu ancak korkudan bunu yapamadıklarını söyleyerek "Fakat benim gibi ilk fırsat bulduğunda pekçok örgüt mensubu kaçıyor. Bana tecavüz eden 2 teröristle ilgili davacı ve şikayetçiyim" dedi.

Foto: Arşiv

PKK kampında uğradığı tecavüzü anlattı: Kalkan'ı bacağından vurdum,

2013'te PKK'ya katılan B.T. kod adlı kadın terörist,  güçlerine teslim oldu. Teslim olan terörist, "Örgütteki eğitimimin 45'inci gününde derede yıkanırken bizden sorumlu terörist  bana saldırarak tecavüz etti. Bağırışlarıma kimse gelmedi. Silahla Kalkan'ı ayağından vurdum. Örgüt üst yönetimi olayı anlattığımda beni öldürmekle tehdit etti." sözleriyle örgüt içindeki iğrenç tecavüz olaylarını ifşa etti.

PKK kampında uğradığı tecavüzü anlattı: Kalkan'ı bacağından vurdum

2013'te PKK'ya katılan B.T. kod adlı kadın terörist,  güçlerine teslim oldu ve verdiği ifadelerde; örgüt içindeki iğrenç tecavüz olaylarını da ifşa etti. Örgüte katıldığı 45'inci günde, banyo yapmak için kullandıkları dere yatağındayken kendilerinden sorumlu '' kod adlı terörist 'ın tecavüzüne uğradığını anlatan B.T., daha sonra ise, yine İnterpol tarafından Kırmızı Bültenle aranan terörist '' kod adlı  tarafından tekrar tecavüze uğradığını, bu nedenle aşırı kanama yaşadığını, hastalığının aylarca sürdüğünü, tedavi olmasına izin verilmediğini de anlattı.

B.T., hastalığının ilerlemesiyle 'de gönderildiği hastanede kaçış planı yaparak örgütten kaçtı. İşte B.T.'nin, 'ne verdiği ifadesinden alıntılar:



Mayıs 2013'te Gare Alanı/Biye bölgesinde 20 erkek, 7 kadın örgüt eğitimi alıyorduk. 45. Günde derede banyo yapacağım sırada bizden sorumlu 'Yusuf ' kod adlı örgüt mensubu Aslan Kalkan, tek başına dere yatağına gelerek tecavüz etmek için bana saldırdı. Bağırışlarıma korkudan hiç kimse gelmedi. Zerdeş bana tecavüz etti. Beni bıraktığında ona ait silahı alarak onu ayağından vurdum. Bu olayı örgütün üst yönetimine bildirdiğimde yanımda tanık olmasına rağmen kimse inanmadı. Hatta bu olayı kimseye söylemememi, söylersem beni öldüreceklerini söylediler. Bu olayın i ben istediğim için olduğu yalanını bana dayatmaya çalıştılar.

Ağustos 2017'de 8 ay boyunca eğitimler aldım. Nöbet tuttum. 'nin gönderdiği silahları konumlandırdım ve mevzi yapım işlerine katıldım. Mervan Taburunda mevzide beklerken 'Baver Dersim' kod adlı kırmızı bültenle aranan örgüt elebaşı Süleyman Şahin birlikte geldiği korumalarını gönderdikten sonra tek olduğumu anlayınca tecavüz etmek üzere bana saldırdı. Karşı koydum ancak bana vurması üzerine baygınlık geçirdim. Kendime geldiğimde 'ye ait hastanede olduğumu, örgüt mensubunun bana tecavüz ettiğini ve aşırı derecede kanamam olduğunu gördüm. Doktorlar yapabilecekleri bir şeyleri olmadığını Kerkük'teki başka bir hastaneye gittim.

Tedavi sonrası döndüm ama kanamalarım devam ediyordu ve korkumdan önce kimseye tecavüze uğradığımı söyleyemedim. Bir türlü iyileşemedim. Hastalığımı söylediğimde kimse bana inanmadı. Yoğun kanamalarımın devam etmesi ve sık sık baygınlık geçirmemden dolayı Suriye Derik'e tedaviye gönderildim. Temmuz 2018'de hastalığımın çok ciddi olduğu, tedavime daha iyi bir hastanede devam edilmesi gerektiği aksi takdirde öleceğimi söylediler. Rejim güçlerine ait Şam'daki hastaneye kargo tipi uçakla gönderildim. 15 ay hasta bakım evinde kaldım.

Ocak 2020'de örgüte ait hastanede kaçış planı yapmaya başladım. Şengal'deki hastanede tedavim sürerken burada güvenliğin zayıf olduğunu gördüm. Tanımadığım bir köylünün evine giderek telefonunu istedim ve Almanya'daki annemi arayarak kaçtığımı, kurtulmak istediğimi söyledim. 10 ay boyunca annemin gönderdiği parayla Zaho'da saklandım. Türk güvenlik güçlerinin ikna çalışmaları sonucu Türkiye'ye teslim olmaya karar vererek KDP güçlerine tekrardan teslim oldum. 23 Aralık 2020'de Türk güvenlik güçlerine Habur kapısında teslim edildim...


ŞİKAYETÇİYİM

İşte ’nın iğrenç yüzü! Tecavüz ettikleri 5 kadına bombalı infaz!

Eli kanlı terör örgütü ’nın iğrenç yüzü her gün yeni bir haberle daha da ortaya çıkıyor. Gelen son dakika haberinde ’ta etkisiz hale getirilen PKK elebaşlarından Hülya Eroğlu’nun mide bulandıran infazı terörist itirafları ile ortaya çıktı. Eroğlu kendisine tecavüze uğradıklarını söyleyen 5 kadın teröristi üzerlerine el bombası atarak infaz etti.

Son dakika haberi: PKK'nın kadın yapılanması YJA Star'ın başındaki isim olan Hülya Eroğlu 4 milyon ödüllü kırmızı listede aranırken, 2 Kasım 2017'de Şırnak'ın Besler Dereler bölgesinde SİHA'lı operasyonla etkisiz hale getirildi. "Delal Amed " kod adlı terörist elebaşının etkisiz hale getirişmeden 3 ay önce Kandil'de Kaşura Kampı'nda, tecavüze uğradıklarını söyleyen Suriyeli 5 kadın teröristi, üzerlerine el bombası atarak infaz ettiği ortaya çıktı. Kan donduran detayları olan tecavüz ve infaz anlarına ilişkin tüm karanlık noktalar aydınlandı. İşte pimi çekerek 5 kadın teröristin üzerine bomba atan Eroğlu'nun PKK kampında yaptıkları;

TESLİM OLAN 22 YAŞINDAKİ KADIN TERÖRİST İTİRAF ETTİ
Sözde PKK/ KCK'nın Beşli Yürütme Konseyinde yer alan ve 25 yıldır bulunduğu örgüt içinde Türkiye'de 46 ayrı olayda 215 güvenlik görevlisinin şehit edilmesinden sorumlu Eroğlu'nun yaptığı bu korkunç infaz Suriye'nin kuzeyindeki terör gruplarından kaçarak bu yılın Mart ayında hudut karakoluna teslim olan Zeynep Rohani kod adlı N.Z (22) adlı kadın teröristtin ifadesiyle ortaya çıktı.

"SİZ BAŞTAN ÇIKARDINIZ..."
Türkiye'de herhangi bir silahlı eyleme katılmadığı belirlenince, ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Zeynep Rohani, "Ruhumdan silemediğim olaylardan biri Eylül 2017'de, Irak'ın Haftanin alanında bulunan Kaşura Kampında yaşanan bir olay. Kadın yapılanması YJA-Star'ın ana karargâh komutanı Hülya Eroğlu, sık ormanların bulunduğu eğitim alanında, kampta bulunan kadınlarla toplantı yaptı.

"SİZ DE KADINSINIZ NEDEN BİZE YARDIM ETMİYORSUNUZ?" DEDİLER VE...
PKK'daki kadın mücadelesini överken, yanımda oturan, Suriye uyruklu Sarya ve Canda, Kelereş kampında kamp sorumlusu olan Özgür Gever'in tecavüzüne uğradıklarını söyledi. Hülya Eroğlu ise, 'Konumuz bu değil. Siz Özgür arkadaşı yoldan çıkarmış olmayasınız' diye bağırdı. Bu defa yine Suriyeli olan Zozan, Tolhindan ve Berivan, 'Biz de Avaşin Kampı'na yeni geldiğimizde aynı kötülüğe maruz kaldık. Siz de kadınsınız, niçin bizi suçlu görüyorsunuz da yardım etmiyorsunuz?' dedi.

"BEKLEYİN KAHPELER" DEDİ VE
Oturduğu yerden hışımla kalkan Hülya Eroğlu, 'Burada, bir dava uğruna hepimiz bir takım bedeller ödedik kahpeler. Bekleyin burada geliyorum' diyerek oradan ayrıldı. 15-20 dakika sonra geri dönüp, 'sordum soruşturdum. Siz yalan söylüyorsunuz' diye bağırdı. Korumalarıyla birlikte 5 kadını kaldırıp, 100-150 metre ilerideki dere yatağına götürdü. Ardından hepimiz el bombası sesiyle irkildik.

GERİ GELDİĞİNDE "ARTIK ŞİKAYETLERİ KALMADI" DEDİ
Dere yatağından tekrar yanımıza gelen Hülya Eroğlu, kahkahalar atarak, 'artık şikâyet edecekleri konu kalmadı' deyip oradan ayrıldı. Belindeki kuşağına takılı 2 el bombasından birinin yerinde olmadığını fark ettik. Onları el bombası ile öldürdüğünü anladık. Bu olaya şahit olan 30-35 kadın, bir hafta sonra başka kamplara gönderildik. Beni de Suriye'deki Mümbiç'e gönderdiler" dedi.

SONRA DA KLASİK "HAREKÂTTA ÖLDÜ" YALANINI UYDURDULAR
İstihbarat ekipleri, infaz edilen teröristlerin Tolhıldan Kobane, Sarya Kobane, Canda Kobani, Berivan Ayhan ve Zozan Zilan kod adlı Suriyeli teröristler olduğunu tespit etti. Zeynep Rohani de istihbarat ekiplerinin bilgisayar ortamında gösterdiği son 3 yılda örgütün öldüğünü açıkladığı yüzlerce terörist fotoğrafının arasından, infaz edilen 5 kadını teşhis etti. Örgüt ise her zamanki gibi yalana sarılarak, 5 kadın teröristin farklı zamanlardaki hava harekatlarında öldüklerini açıkladı.

HDP'Lİ VEKİLLER CENAZESİNE KATILMIŞTI
2 Kasım 2017'de telsiz konuşmasından yeri belirlenen Hülya Eroğlu, Şırnak'ın Bestler- Dereler bölgesi kırsalına SİHA ile düzenlenen operasyonda, nokta atışıyla, yanındaki Botan saha sorumlusu olan "Aze Malazgirt" kod adlı Aslı Özkaya ve 5 korumasıyla etkisiz hale getirilmişti. HDP'li milletvekilleri Feleknas Uca, Sibel Yiğitalp, Berdan Öztürk, Nadir Yıldırım, Ahmet Yıldırım ve Leyla Birlik, Eroğlu'nun Diyarbakır'daki cenazesine ve taziyesine katılmışlardı.

İçişleri Bakanlığı'nın suç duyurusuyla 6 HDP milletvekili hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı. Hülya Eroğlu'nun 'Kandil hatırası' fotoğraf karesinde Selahattin Demirtaş da yer alıyor.

PKK çocukları hedef aldı! Kalleş saldırıPKK ÇOCUKLARI HEDEF ALDI! KALLEŞ SALDIRI

PKK terör örgütü kendini nasıl finanse ediyor? PKK Avrupa’da varlığı neye dayanıyor?PKK TERÖR ÖRGÜTÜ KENDİNİ NASIL FİNANSE EDİYOR? PKK AVRUPA’DA VARLIĞI NEYE DAYANIYOR?

PKK tarafından kızı kaçırılan anne Selahattin Demirtaş'a özgürlük isteyen HDP'ye tepki gösterdi! Bakan Süleyman Soylu o anı paylaştıPKK TARAFINDAN KIZI KAÇIRILAN ANNE SELAHATTİN DEMİRTAŞ'A ÖZGÜRLÜK İSTEYEN HDP'YE TEPKİ GÖSTERDİ! BAKAN SÜLEYMAN SOYLU O ANI PAYLAŞTI

PKK tarafından kaçırılan kızına böyle seslendi: Kardeşin askere gidecek onu mu öldüreceksin?PKK TARAFINDAN KAÇIRILAN KIZINA BÖYLE SESLENDİ: KARDEŞİN ASKERE GİDECEK ONU MU ÖLDÜRECEKSİN?

PKK gençleri artık kandıramıyor! Katılım sıfıra indiPKK GENÇLERİ ARTIK KANDIRAMIYOR! KATILIM SIFIRA İNDİ

PKK'nın iğrenç yüzünü itiraf etti: Arkadaşlarım tecavüze uğradıPKK'NIN İĞRENÇ YÜZÜNÜ İTİRAF ETTİ: ARKADAŞLARIM TECAVÜZE UĞRADI

Bilimsel kazılarla Ermeni çetelerinin katliamları

26.04.2021 09:58

Ermeni çetelerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında silahsız sivillere yönelik katliamları, toplu mezar kazılarıyla gözler önüne serildi.

Ermeni çetelerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında silahsız sivillere yönelik katliamları, toplu mezar kazılarıyla gözler önüne serildi.Kazılarda elde edilen bulgular, Ermeni çetelerin Müslüman ahaliyi insanlık dışı işkencelerle katlettiğini kanıtlıyor.

28 Şubat 1986'daki kazıda Iğdır'ın Oba Köyü'nde Ermeni çeteler tarafından topluca katledilen Türkler'e ait kemikler görülüyor. 

1 / 33

Ermeni çetelerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında silahsız sivillere yönelik katliamları, toplu mezar kazılarıyla gözler önüne serildi. 

2 / 33

Kazılarda elde edilen bulgular, Ermeni çetelerin Müslüman ahaliyi insanlık dışı işkencelerle katlettiğini kanıtlıyor.

3 / 33

 28 Şubat 1986'daki kazıda Iğdır'ın Oba Köyü'nde Ermeni çeteler tarafından topluca katledilen Türkler'e ait kemikler görülüyor.

4 / 33

Bilim adamları tarafından söz konusu toplu mezarların 15'inde kazı çalışması yapılarak, Müslüman Türklerin katledildiği bilimsel olarak ortaya çıkarıldı.

5 / 33

Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi'nce ilk kazı 1986 yılında Van'ın Zeve ve Erzurum'un Alaca köylerinde gerçekleştirildi.

6 / 33

Ardından, 1986 yılından günümüze kadar Erzurum, Bitlis, Giresun, Ardahan, Kars, Iğdır başta olmak üzere bazı illerde yapılan 15 kazıda 5 bin Müslüman Türk'ün cenazesine ulaşıldı.

7 / 33

Prof. Dr. Kürkçüoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, cephe gerisindeki savunmasız sivil Müslüman Türklerin, Ermeni çeteleri tarafından katliama uğradığını belirterek, bunu kazılarla ortaya koyduklarını söyledi.

8 / 33

İlk kazıyı Van'ın Zeve köyünde yaptıklarını ifade eden Kürküçoğlu, "Aynı yıl Erzurum Alaca'da da kazı yaptık. Zeve'de 370, Alaca'da ise 278 şehide ulaştık. Diğer illerde de kazılar gerçekleştirdik" dedi.

9 / 33

Doğu ve Güneydoğu'da toplam 185 toplu mezar tespit ettiklerinin altını çizen Kürkçüoğlu, Diyarbakır, Bitlis, Muş, Ardahan, Erzurum, Iğdır, Erzincan, Van başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu'daki bazı illerde toplu mezarlar olduğunu tespit ettiklerini vurguladı.

10 / 33

"Kazıları bilim ışığında yaptık"

Toplu mezarların 15'ini bilim dünyasına kazandırdıklarını anlatan Kürkçüoğlu, "Biz, Müslüman Türklere Ermeni çeteleri tarafından katliam yapıldığını kazılarla ortaya koyduk. Bilim ışığında yapılan kazılarda Müslüman Türk insanının kendi köyünde, kendi kasabasında Ermeni çeteleri tarafından katledilmesini ortaya koyduk. Bu katledilenler tamamen savunmasız, cephe gerisindeki kadınlar, çocuklar ve yaşlılardır" diye konuştu.

11 / 33

Kürkçüoğlu, kazı çalışmalarına devam edeceklerini vurgulayarak, Erzurum'un Börekli Mahallesi'nde kadınların ve erkeklerin katledildiği alanı tespit ettiklerini ve kazı için bunun ön raporunu hazırladıklarını ifade etti.

12 / 33

1986'dan günümüze yapılan kazılar

Ermeni çetelerince katledilen Müslüman Türklere ait toplu mezar kazıları, Van'ın Zeve ve Erzurum'un Alaca köylerinde 1986 yılında gerçekleşti.

13 / 33

Daha sonraki yıllarda Erzurum'da 7 Ekim 1988'de Yeşilyayla, 15 Haziran 2010'da Tepeköy'de, Iğdır'ın Hakmehmet Köyü'nde 6 Ekim 1999'da, Tuzluca ilçesinde 27 Mayıs 2003'te, Kars'ın Derecik köyünde 20 Haziran 2003'te ve Arpaçay ilçesi Küçük Çatma köyünde ise 20 Ağustos 2010 tarihinde bilimsel kazılar yapıldı.

14 / 33

Bunların yanı sıra 19 Ekim 2010'da Van ve Ardahan, 23 Ekim 2010'da Giresun, 3 Ekim 2010'da Bitlis illeri ile 25 Nisan ve 13 Mayıs 2007 tarihlerinde Azerbaycan'ın Guba ilçesinde toplu mezar kazıları gerçekleşti.

15 / 33

16 / 33

17 / 33

18 / 33

1915 olayları için Türkiye’yi hedef alan ABD’nin tarihi katliamlar, soykırımlarla dolu! İşte dünden bugüne ABD'nin katliamları...

Amerika kıtasının keşfedildiği süreçte 70 milyon Kızılderili kendi topraklarında katledildi. ABD bu katliamlar üzerine kuruldu.

19 / 33

16’ncı yüzyılla 19’uncu yüzyılın ortalarına kadar toplamda 15 milyon Afrikalı köleleştirilerek Amerika Kıtası’na getirildi. Otuz beş milyon Afrikalı işkence ve kötü muamele neticesinde hayatını kaybetti.

20 / 33

ABD, 1945 yılında Japonya’ya iki atom bombası atarak 350 bin kişinin ölmesine ve binlerce insanın da sakat kalmasına sebep oldu.

21 / 33

1945 senesinde Almanya’nın Saksonya Eyaleti’nin başkenti olan Dresden kentine üç gün süreyle havadan bomba yağdıran ABD, çocuk ve kadınların çoğunlukta olduğu 200 bin kişiyi öldürdü.

22 / 33

1950’de Amerikan savaş uçakları tarafından üç sene boyunca bombalanan Kuzey Kore’de dört milyona yakın insan öldü.

23 / 33

1950 yılında Guatemala’da CIA, destekli darbe sırasında 200 bin sivil Guatemalalı öldürüldü.

24 / 33

1950 yılında Guatemala’da CIA, destekli darbe sırasında 200 bin sivil Guatemalalı öldürüldü.

25 / 33

1955 yılında Endonezya, Laos, Kamboçya’da çok sayıda CIA operasyonu düzenlendi.

26 / 33

1950-1959 yılları arasında Küba’da 60 bin kişi ABD destekli Batista birliklerince katledildi.

27 / 33

 1962-1975’de ABD, Vietnam Savaşı boyunca üç milyon Vietnamlı sivil hayatını kaybetmesine sebep oldu. Vietnam savaşında ABD, sivil halk üzerinde zehirli portakal gazı kullanarak soykırım yaptı.

28 / 33

ABD, 1991 yılında Birinci Körfez Savaşı olarak adlandırılan savaşta Irak’ı işgal ederken çok sayıda katliama da imza attı. Irak’a altı haftada 85 bin ton bomba atıldı. Savaşta 113 bin sivil Iraklı öldü.

29 / 33

1991’den 1998’e kadar, kötü beslenme ve hastalık nedeniyle yarısından fazlası çocuk olan bir milyonun üzerinden Iraklı hayatını kaybetti.

30 / 33

11 Eylül 2001 tarihinde Dünya Ticaret Merkezi, Pentagon ve Beyaz Saray’ı hedef alan saldırılardan sonra Amerika, Afganistan’ı işgal etti. 2001 yılında el-Kaide’nin saldırısına karşılık olarak Amerika, bu işgal sırasında Afganistan’da 150 bin sivilin ölmesine yol açtı.

31 / 33

2003 yılında Irak’ı işgal eden ABD bir milyondan fazla Iraklıyı katletti.  ABD’nin saldırıları sonucu 4,7 milyon Iraklı evini terk etti. ABD bu katliamlarına ‘Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu’ adını verdi.

32 / 33

ABD’nin yardım sağladığı ve silahlandırdığı İsrail hükûmeti, yüz binlerce Filistinliyi öldürdü. İsrail, ABD desteğiyle Filistinlilerin üzerine korkunç bir ırk ayrımı ve yerleşim rejimi dayatmaya devam ediyor.

33 / 33

2011-2018’de ABD, Orta Doğu politikası kapsamında Suriye ve Irak için silahlandırdığı PKK-PYD ve DAEŞ terör örgütlerini kullanarak bölgede yüz binlerce insanın ölmesine ve beş milyonu geçen Suriyelinin evlerini terk etmesine sebep
oldu.

 Ermeni çetelerin katliamı belgelendi - Takvim

Ermeni çetelerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında silahsız sivillere yönelik katliamları, toplu mezar kazılarıyla gözler önüne serildi. 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum